24.04.2009

cihan ayşeyle aşk üzerine bir softpeht /daha edebi ve samimisi yok/

Hazırlayan ve sunan Elo Shity

(arkadaşları yakından tanıma ve tanıtma performansları vol:2)

(konuk no:2)

E.S:Evet, sevgili Ayşe mevsimimizin de bahar olmasının etkisiyle konumuz son on bin yılın en kötü hastalığı olan aşk acısı. Biz de elo shity ekibi olarak bu konuyu seninle irdelemeye karar verdik. Ve seninle yapacağımız mini röportaj için sorular hazırladık.

İzin verirsen başlıyorum sorulara.

E.S:Geçici bir heves mi bilmem ki bizimkisi ömür boyu sürer mi? Saman alevi gibi söyle bir anlık mı aşk bu kadar kolay mı şarkı sözleri senin için ne anlam ifade ediyor? (Ozon Orhon)

C.A:Aşk sözleri her zaman aşkın yarattığı/yaratacağı muhtemel mutluluklardan, ferahlatıcılığından ve kurtarıcılığından söz eder. Aşksa, kendi içinde söylenen o muazzam “aşk sözleri”nin aksine, olabildiğine sık örülmüş elekte ince ince süzülen minik taneciklerde kendini buluyor. Onun çetin ve :armaşık bütünlüğüne rağmen, üstelik “seve seve”, ezilerek, ezerek onu yaşıyoruz. Aslında bu bir savaş. Her bireyin karşısındakine verdiği aidiyet duygusunun savaşı. (E.S iç ses:ayşe disko kraliçesi olmasının yanı sıra son derece ciddi bir insandır bilen bilir)

E.S:Uykusuzluk mevsimsel midir? Uzun süre uykusuzluk çektiğini ben biliyorum ama okuyucularımız bilmiyor. Bu uykusuzluk dönemleri buhranlarında başına gelen en komik şey neydi?

Başıma komik birşey geldi mi bilmiyorum, arkadakilere gülecek olgunluğa erişemedim henüz. Uykusuzluk dediğin senin mevsimlerine göre değişiyor. Bebek gibi uyuyan ben, bir anda gözlerimi kapatamaz oldum. Uykusuzluk meretine yakalandığım ilk gün, ucuz antene bağlanmış hala bir iki kanaldan başka yayın yapamayan televizyon karşısında, hafif karlı görüntüsüyle karalar bağlatan trt nin yeni çocuk kanalına tutulmuştum. 5 saate yakın yemeden içmeden “ trt çocuk” izledim, midemde de meşhur büzülmeler yaşanmaya devam ediyorken. Gerçekten çok kötü programlar var, trt yine yeni yeniden, gezerek öğrenelim eğlenelim konseptli program yapmayı ihmal etmemiş. Dünyanın en şaklaban sunucusu, dünyanın en uyduruk ve yandan taktığı şapkasıyla zıplayarak program sunuyordu, çocuklar bunu haketmiyor dedim. Ona biraz gülmüştüm.
Bu uykusuzluk günlerim ikinci bir travmayla doruk noktasına ulaştığında nefes bile alamıyordum. Sadece uyuyamamayı hakikaten öpüp başıma koyardım. Gülmeye yakın hiç bir durum yoktu.

E.S:Ve gelelim sigara meselesine (gördüğüm en cesur kadınsın sen bu arada) kendine yapılması hoş olmayan bir hareketi başkasına yaptığında nasıl hissettin? Al sana üstü kapalı soru.

C.A:Ciddi bir boşalma hissettim. BURNGAZM. Şaka yapıyorum, hoş olup olmadığını bilemem ama şiddetin, yaşanan duyguların yoğunluğundan geldiğine inanıyorum. Kendimi tutadabilirdim, ne olucaktı büyüklük bende mi kalacaktı, erdemli mi olacaktım. İz bıraktım işte, belki de farkında olmadan ama bilerek. Zarar vermek istedim mi bilmiyorum ama kendi acımı ona tattırmak istemiş olabilirim. Ucundan.

E.S:(Kişisel soru:/cevaplanmayabilir) beni dövmek istediğin günden beri içinde beni dövmek istemeye dair başka bir his oldu mu? Samimi bir itirafta bulunmak ister misin?

C. A:Seni dövmek filan istemiyorum. Karıncayı bile incitmem. (aslında duygusal ve net biri)


E.S:Ömür biçsen şu aşka dair meselelere? Ne diyorsun kaç ila kaç ay arası bir azalma olacağı beklentisindesin?

C.A:Yaşadığın her şeye bağlı bu. Yapacak başka bir şeyin yoksa obsesyona kadar yolun var galiba. Sigarayı bırakmaya benziyor biraz. Bile bile lades durumu. Ya da ben kendimi kandırıyorum. Çivinin çiviyi sökeceğine inanmıştım ilk başta. Çiviler batmaya devam ediyor halbuki.
(burda dayanamayarak annemin çok söylediği bir şiirle araya giricem: çivi çiviyi söker derler/ soğuktan donanı buzla ovarlar/ ben zaten yanmışım dostlar /peki beni fırına mı koysalar/-edebiyat dolu bir söyleşi-)

E.S:Gerçekten kaçanın kovalandığını birçok kez deneyimledim sen de bu klişe söze inanıyor musun?

“ördek çükü gibi bir şey bu hayat
tuhaflığı ölümden geliyor
daha doğrusu doğmaktan”.

Ne güzel demiş şair. İnsan dediğin ızdırap ister. Mutsuzluğun hazzını arar. Zorlar zorlar zorlar, zorlar. Bir yanı o ulaşılmayan için yanıp tutuşur bir yanı o yanmada kül olur biter. Tam da istediği budur zaten.

E.S:İnsanın bile isteye kendini böyle çıkmazlara sürüklenemsi edebi açıdan bir yaratıcılık kaynağı bir feedback verir mi? Yoksa insan bu gibi konumlarda anca kıytırık aşk şiirleri yazıp aşk şarkılarına ağlar mı? Bir edebiyatçı gözlüğü ile aşkın açmazları hakkında bizi aydınlatır mısın?

Sırf ilham versin diye acı çelikmez ama yüksek dozlarda yaşanılan tüm duyguların insanı bir o kadar da düşünmeye ve yaratmaya meyl ettiği kabul edilebilir. İnsanın yaşadığı duygu da, yazacağı çizeceği de onun kapasitesiyle orantılıdır. Yürek işidir koçum bunlar. Aşk dediğinse zaten hep kapalı. Açmazlar o kapıları. (gönül kapılarınızı açın sen ve abim)

Zaman ayırıp yanıtladığın için teşekkürler.

Sevgiler
Elo Shity

Hiç yorum yok: