29.12.2008

the white knight: O da beni seviyor!


alkölün vermiş olduğu etkiyle biraz cantri tarzı

seslenecek bi durum yok insanlığa..haha! sanki tüm dünya takipçimmiş gibi davranmaya bayılıyorum.rakı içtim.samime değişik bi kum aldım.annem evda şapka taktığım için uyku molası verdiğinde bana bakıp şaşırdı. 'şapka takmışsın' dedi.dedim yok bi şey elime geldi.nasıl beynine kazımışsam bu şifreyi hemen endişelenmeye başlıyor.yapmam gerekenler var hazır bu kadar kafam eğlenceliyken emrahla koumak istedim.her konuşmak istediğimde ona ulaşılamıyor olması ilahi adalet mi?hayatın gerçeği mi?dolayisiyle bilemiyorum.

sunshine super superman


güve up

bütün kadınlar çiçektir ve çiçekler su ister diyen cihan ünallı krem reklamı.
'sen aşk mabudesisin ben de sana tapan bir insanım'
'bayılırım domatese'
'zavallı bir kızın hisleriyle oynamaya utan mıyor musunuz?'
'ulan geçmişi tenekeli gebeş'
kalplerdeki kaymak kornetto
aymar hayvanı buna duydunuz mu sayın koca diyor.hakikaten neydi o yağ parçası mıydı.yazarsan sen yaz sen.ne yazarsan yaağğğğğz

*geceleri histerikleşen bütün kadınlara sevgiler

23.12.2008

15.12.2008

slippery

hastanedeydik.artık zaman mefhumunu kaybetmiş olan bünyem kendisini hunharca etraftaki deli kisvesine büründürülmüşlere hizmet etmeye adamıştı.çoğu zamanımızı sigara odasında geçiriyorduk.ara sıra arzu ile birlikte, ziyaretçi tarafının kapısı açık olursa pinpon masasının etrafından şöyle bi dolanmak en anarşist kaçamağımızdı.hasta bakıcı hardal amca bizi yakalayana dek(böyle bir şey hatırlamıyorum ama olmuş gibi geldi)herkes erken yatmak zorundaydı.arzu yıkanmak istiyodu ama başının dönmesinden korkuyodu.lavabolarda karıncalar vardı.(emin olduğum tek şey)uzun uzun bakardım karıncalara.hatta ilk karınca yiyen hikayemi orda yazdığım söylenir.(totaly palavro)geriye kalan her şey için masterkard.
uyumadan önce okunan kitapların anıları depreştirme etkisi ömrümü tüketti.fök yü mr present.

*Tüm Turgaylardan özür dilerim(ana sınıfında olan sarı saçlıdan, tersine okuma yapan kayahan severden, nüvitin babasından ve turgay özen'den)

i touched you at the sound check beybi


14.12.2008

recurrent dreams

rüyamda erdal inönüyü gördüm.buraya yazmak için yeterince komik görünüyor olsa da çok ciddiyetli iyi hislerle dolu bir rüyaydı.uzun bir masadaydık.sanırım öğrencilerin bir takım ünlülere soru soracağı bir platformdu.umarım bana erdal inönü gelir diye düşündüm.geldi.sizinle tanışmaktan onur duydum dedim.of çok kibarım ama ortam kibardı sanırım öyle davranmam uygundu.zira kimseyle tanışırken onur duydum söz öbeğini kullanabileceğimi zannetmiyorum.erdal inönü şefkatle elimi tuttu.(cici dedemin dedem öldüğünde elimi tutması gibi bir histi) asıl ben bir çubukçu ile tanıştığım için onur duydum dedi.(umarım halamla aynı isime sahip olan nimet çubukçuyu kastetmiyordur)onore oldum.ona yeni sol hakkında ne düşündüğünü sordum. gülümsedi 'aktivistizimden' mi bahsediyorsunuz dedi.bu arada önümdeki kağıda notlar alyorum bir sonraki sorum lambda ile ilgili olacaktı. o kadar nazik o kadar güzel cevaplar veriyordu ki.çünkü ben bu konular hakkında düşündüklerimi ona söylettiyorudum.sırıtımı sıvazladı.yanımda politik olduğu bütün medya tarafından bilinen ve emrahtan daha yakışıklı bir karikatürist vardı.(emrah'tan daha yakışıklı bir karikatürist olmayacağına her zaman inanmaya devam edeceğime and içerim) erdal inönü onunla birlikte olduğumu düşündü nedense.sonra bir siren çaldı.hani okullarda savaş zamanlarında çalınanacak sirenler listesi vardır ya onlardan biri.savaş alarmı ya da bir 'terör eylemi' alarmı.rüyanın akabinde (daha fazla ayrıntıya boğmak istemiyorum)bir kadının arkasaından koştum.ki bu kadın hakkında da garip tahminlerim var.rüyanın bu kısmını kadın hareketinin arkasaından koşmam gerek diye yorumladım.hardal amcayı hatırladım sonra.

13.12.2008

it never happend


yakumbai yakumboğo

çok yüksek sesle konuştuğum içi tepki topladığım doğru.annem 'sen böyle esereklisin olur mu ya 9'da dışarı çıkmaya çalışıyosun' dedi.uyku vakti 9 buçuk olduğu için onun için oldukça geç bir saat.eserekliyim.eski edebi hislerimle dolu olsaydım baudelaire'in esrikleşmeyle ilgili bir şiirini sizinle paylaşırdım sayın seyirciler.pamir, ankarada.1. sınıfa giden bebelac(relative clause) ismimi yazıp yanına da gıcık yazıyormuş.çok içerliyorum ya.neredeyse dünyada en sevdiğim çocuk benden hiç hoşlanmıyor neden? çünkü bana yaaa dedğinde; yağ bakkalda sevgilin son durakta espirisini yaptım.bunu ben istedim.son olarak uzayın kızarmış et koktuğu bilgisini sakladığım bir gazete küpüründen bakarak burda sizlerle paylaşmaktan onur duyarım.
*baudelaire'i bir seferde yazmama vesile olan besim hocama ve başlığı yaratmama esin kaynağı olan hakan pekre'e kucak dolusu sevgilerle.

8.12.2008

şarkılar neyi söyler

i call it art.
traveling still.
ayakları yere basan biri olmayı dilerdim.girişi gelişmesi ve sonucu olan.
depresyon denilen kunduz kuntil her ne lale ise
come with your arms.
what you thought you need.

i need twist.

6.12.2008

the mirror has two faces

*Romantik cumartesilerden birine itafen.

so on

sağ ayak parmağımın en küçüğüne bir haller oldu.bir duble yeşil efe içince samim sızdı.(tek başına rakı içmek çok sıkıcı özellikle de çok hızlı yemek yiyen bir anneye sahipseniz)sizi çok seven bir kediniz varsa tavsiyem büyük bir masa tercih etmeniz.böylelikle ağzında bir ayakkabı bağcığı ile benimle oyna diye geldiğinde onu reddederseniz kedinizin 'oh masa da genişmiş şuraya yatayım' deme ihtimali yükselecektir. eğer biri size pişman değilim ama keşke yapmasaydım diyorsa sakın ola ses etmemeniz neme lazım kel kazım.öksürüğe zencefil ve bal, karabiber bir çay kaşağı.