29.09.2009

prensipli bi insan olarak yasemin çubukçu: 'dizi izliyceksem kuzeyde bir yer dizisini izlemek isterim'

juliet binoche'la sayid jarrah'ı televizyonun önünden geçereken kısa bir an için -dünyanın en uzun ve yorucu filmi ingilz hasta filminde- görünce sana yazasım geldi yarim. içimdeki yaratıcılığın sebebi julietin o seksi burnu mu orasını bilmiyorum.
öğrenmek de istemem.
çet yaparken aynı anda kanaviçe yapmak insanın kendine işe yarar olduğu hissini veriyor dostlar demedi demeyin hemen deneyin.hatta hayalim kanaviçe partili altın günü.
bu güne dönecek olursam sevgili ihmal ettiğim ama çok sevdiğim sevgilim elo shity sanırım bayram ziyaretine gidemediğim için vicdan azabı çektiğim ve akabinde merhaba demek için uradığım tuğçe arkadaşımın ebeveynlerini uygunsuz bi durumda yakaladım.naci amcanın bastıra bastıra ben 'en üst katta internetteydim'(üç kere) demesi necmiye teyzenin de 'çıplakım yukarı gelme' demesi de böyle düşünmemi tetiklemiş olabilir. bi güzellik vardı suratlarında, bi aydınlanma..giderken de 'tuğçeye selam söyleyin baskın yaptı' diyin dedikten sonra bi iki saniye utandım.ailesel mahallesel kafaların dibindeyim.
mahallenin çocuklarını odama topladım geçen gün zapt edemedim sonra kovdum şimdi arada gelip balkonu tıklatıyolar gülüyoruz eğleniyoruz.(kovmamdan hiç etkilenmediler orası ayrı) elif'le camdan cama sessiz sinema bile oynadık.samimse çocuklardan hiç mi hiç hoşlanmıyor en az annem kadar.annem de o da çocukları görünce ortadan kaybolmayı nasıl başarıyorlar anlamıyorum.bunu fırsat belleyen çocuklarsa eşit paylaştırdığım topik jelibonların hepsini hüpletip(benim hissem de dahil) koşarak yalancı bi yasemin abla seni çok seviyoruzla beni geçiştiriyorlar.
neden yazmıyosun elo'ya diye düşünüyosanız yeni arkadaşlarım eğer çocuk olsaydım beni nasıl hacamat ederlerdi onu düşünüyorum günlerdir onu çözersem çocukluk hatalarımı da yenmiş ve yeni bi sayfa açmış olucem.o sebepten sen gece gel ya da bu gece gel.

imza
aileyi,mahalleyi , kalamarı ve düğününü çok seven blok elo shity.

10.09.2009

şenlikli hayatımdan gerçek kesitler(odamdan sigara alıp hemen geliyorum anne, konuşucaz o ciddi konuları)

  1. espiri yapan veterinere tahammülüm yok.hele de samim o sırada can havliyle 'buraya işedim beni bu lanet olası kutunun içinden beni çıkarın ulan' diye ciyakladığı zamanlarda.veteriner naci bey aslında iyi bi insan biliyorum bunu içten içe, tanısam mutlaka sevicem.*tanımaya fırsatım yok sizi, üzgünüm naci bey! sizden bunun için tüm kalbimle özür dilerim...çünkü aşağıda taksi bekliyor bi yandan kafamda sorular dönüyor bir tane aşı varmış lösemi aşısı mı neydi cana dedi şevkiye yaptırcaklarmış onu toparlamaya çalışıyorum.adam 'ne iş yapıyosunuz?' sorusunu patlatıyor aradan her zamanki gibi geriliyorum bu soru karşısında 'pazarlamacıyım hani kapı kapı dolananlar var ya biraz onun gibi ama geçici bi iş yemin ederim' diyorum içimden.ağzımdan sadece 'labratuvar cihazları pazarlıyorum' çıkıyor.mikroskop ampülünü gösteriyor 'bunu satabilir misin?' diyor naci bey.'off samime bak be adam satamam işte istesem de satamam karaköyde börek bile satamam' diyorum içimden. 'ampülü satamam ama size mikroskop verelim yeni' diyorum samimiyetsiz bi gülümsemeyle.'iyi bi satıcısınız' diyor(sanırım sırf samimiyetsiz gülümsemenin hatrına).nasıl yalan olduğu belli olmayan bi dialog var aramızda.artık ümitsiz küçük emrah(artık rahatlıkla söylüyorum bakın emrah emraah emrah) bakışları atma vaktim geliyor 'gözünüzü seviyim tonton abim çıkarın şu canı şuncacık taşıma kutusundan' diyorum.bakış gücümle alt ediyorum nacoşu.samime yöneliyoruz.her tarafı çiş sıvazlaması tabi zavalımın çekip ensesinden çıkarıyorum.nihayet aşılar tamamlanıyor takvimlerimizi ayarlıyoruz bir dahaki buluşma için.'bizi seçtiğiniz için teşekkür ederiz 'diyor tontiş naci.eklemeden de edemiyor 'yanlız gerginsiniz bu gün bizimle ilgili değildir umarım' 'genelde gergin bi insanım ben hep böyleyim hiç değişmedim yaklaşık bir senedir de artan bi gerilim hattı içinde yaşıyorum zorunuza mı gitti' diyorum içimden tabii ki 'sizinle alakası yok, iyi günler' olarak özetliyorum ağzımdan çıkan iki cümleyle.
  2. mahalemizin taksicisisnin beklerken taksimetreyi açmamış olup giderken aldığı paryı istemesi günü kurtaran güzel an oluyor.bense içimden ne sinsice şeyler düşünüp adamıcağızı yargısız infaz ettiğim için utanç duyuyorum.(zaten bu adamı bi kere köfteci osman amcayla kanka muhabbeti yaparken görmüştüm bi nebze içim ısınmıştı)
  3. eve gelince samim çiş hüzmesi vicudunu(nasıl yazıldığını biliyorum ama söylediğim gibi yazmak hoşuma gidiyör) temizlememde epey zorluk çıkarmış olsa da annemin yine gereksiz yere aldığı iki mikrofiber bezi görünce kendime geldim.hayatın anlamını buldum yalandan mikrofiberbezde.
  4. şimdiyse ayşegüle mantı yapmaya gidiyorum canlarım sonrasında neler olcak çok merak ediyorum.

*sourberryde 'özünde iyi program' diye bi program var onu benim çok yakın arkadaşım yapıyor.(nasıl bir reklamsa)

sevgi barış dostluk içinde akın canlarım.
(yoga öğretisi kadar sevgi dolu blok elo shity )

6.09.2009

tarihin tekerrür mekanizması

tarihin havlarını* tersine taramak isterken o tekerrür denizinde boğulmak sanırım tıpkı böyle bir şey.ankara sıkıntıları, elo shity'nin doğuşu,aynı döneme denk gelen belirsizlikler ve daha bir çok aynısının neredeyse tıpkısı olay.melda ve recainin kullandıkları kelimeler dahil.üstelik ekstralara da para almıyorum.
şurda neşe dolu bir yazı yazıp acısıyla tatlısıyla geçen koskoca bir yılın muhasebesini yapıcaktım ama her zamanki gibi bana ayrılan süre malesef doldu.süreyi kim koydu orasını allah bilir.(iç dünyamdan bahsetme girişimlerimde kendimi engelliyorum hadi size bunu da itiraf ediyim, ama ne yapayım dostlar ben ket vurmasam neredeyse yeşil kiraz kitabı kadar saf ergenik duygularımla şarkı sözleri yazıp altına hug it mug it love it yazıcam(ki ben bunu istemem),böyle girişimler engellenilmeli insan kendine de olsa yapmamalı efendi olmalı insan dediğin,gerektiğinde kendini sabote etmeyi bilmeli,unutmamalı o güzel günleri anılarla gönülleri hoş tutumalı avutabilmeli,gerekirse de susmayı bilmeli)
aralıksız alakasız konuşmalar yapabilme konusunda epey iddalıyım.kapışırım.
zaten ankaraya gelirken otobüste cana'yla yaşlı kadınların aynı anda iki konuyu birden konuşması olayını birebir uygulamaya çalıştık.o kadar da zor değilmiş.tam istediğim kafa.kendi konuşmana devam ederken onun sorusuna da cevap veriyosun tabi karşındakinin de aynısını yapması gerekiyor.(iki kişinin de ya yaşlı(ben) ya da zeki(cana) olmasını gerektiren bir aktivite) (arkadaş ortamında denenmesi sakıncalı)
dilimin kemiği olmadığını bilen bilir.sakin gibiyim ama farkındalığın ışığıyla da kutsanmış ters bir tarafım da var.tersim kötüdür.(sulu /kuru)
son olarak iyki doğdun elo shity.başından beri sadece bunu söylemeye çalışıyor olduğumu muhtemelen yine bir tek sen anlayacaksın.

*walter benjamin'e sonsuz sevgimle

2.09.2009

space travel is borin darling let's get married!

*osmangazi üniversitesi tıp fakültesi psikiyatri servisinde tanıştığım en iyi almanca konuşup memesini masya koyabilen insan olan 'ich liebe dich' teyzeye kucak dolusu sevgiler.

1.09.2009

gene zofingen yine kopingen

daha önce de söylediğim gibi 25 yaş ömür törpüsü 2009'dansa hiç hoşlanmıyorum.başıma garip garip şaşkınlıklar geliyor mesela bu gün pek değerli kuzenimle bütün gün takıldım ama nereyse hiç sıkılmadım.yıllar sonra ceren'e alışmak sevmekten daha zor geliyor.ceren dediğimiz insan beni çocukluğumda en az üç kere öldürmeye çalışmış başarılı olamamış bir insan yabana atmamak lazım.şimdi ise yok 'pasif agresiftim, yok sen bıçak görünce bile korkuyodun' yalanları atarak beni düşünce gücüyle yenmeye çalışyor ama yemezler güzelim diyorum ona.oruç tutup insanlar hakkında kötü şeyler düşünmek işte böyle bi kafa.(reklamlı oruç zaten zaten günah)
yıllardır komşumuz olan firdevs teyzenin ortanca oğlu önder abiden gelen gariplik ise 'bi gün havuza gidelim' diyerek telefonumu alması oldu.iyi gidelim de ne alaka ağustos bitmiş yaz bitmiş kesin gözü var bende.bu aralar aşk auram baya yüksekçe.zaten stepgrandmam zeynep'ten dedemin ölmeden önce 'yasemini kaçırma iyi kız tayfuna al' dediğini öğrendikten sonra istanbul'dan döndüğüm güne yeniden küfrettim afedersiniz. (bizim mahallede aşk yok havuz var evlilik var iyi kızlar var yaşı geçmiş mis gibi, bi de osman amca var köfteci) komşumuzun oğluyla havuza gidip akabinde dedemin üvey oğluyla evlendirilirsem sırf eğlenmek için yapıyorumdur şimdiden yanlış anlamamanızı temenni ederim.ee mahale baskısı böyle bir durum.(gelip kurtarırısınız jönce orası ayrı,parada anlaşırız)
onun dışında biraz önce tuğçe tam bir ergen gibi daha 17 17 17 imişcesine camdan atlamak suretiyle evimizden kaçıp sevgilisyle buluştu annemin huzursuzlanıp pire var diyerek uyanması ise olaya heyecan kattı.kıçından iterek camı kapadım.anneme doğru koştum.eskişehir hep anlattığım gibi şenlikli bi yer.kendi bedenimden hayli küçük bir kot elbiseye sıkışıp görevli bayandan yardım istememse bu güne skandal özelliği katan bir başka olay oldu sevgili günlük.
asla 3 yaşında olduğuna inanamadığm ece ise bana 'sen insan mısın diye sordu?' bi duraksadım yer yer zaman zaman belki gibi cevapları içimden geçirmedim değil.hepimiz insanız dedim sevindi.(evet bir çocuk sevindirdim dostlar) laf salatası gibi hayatım var.
alakasız yine tuğçeye dönmek zorundayım ama blok yazımı sabote etmesinden şu an o kadar rahatsızım ki dayanamayıp size şikayet edicem.(bu arada arkadaşlarımızı şikayet edebilceğimiz bi mercii olsa baya rahatlardık ne dedikodu kalırdı ne haset/bu dünya için baya güzel fikirlerim var ama geç anlaşılacak biliyorum bunu) bu tuğçe biraz önce camdan kaçmakla kalmayıp şimdi ise geri geliyorum diye mesaj attı 'gelme vallayi duyar annem,ikimizi de yakar' dedim.üzgünüm tuğçe ama sana puanım malesef 2 annemse mışıl mışıl uyuyor.(kendi bloğunda dedikodu yapmanın kopuş noktaları)
yarın sırf kendime işkence olsun diye oruç tutup bozup 61 gün tekrar oruç tutasım var.oruç sonuçta kendini tutmakla ilgili bi mesele.(kamusal sanal mecramda dedikodu ettiğim için sen beni affet ya rabbim)
bi de 'mobil demokrasi' diye bi şey varmış bu konuyu da bi yere not ettim bi ara düşünücem olurunu.şimdilik para sayma makinesi alsam mı almasam mı diye düşünmekle yetindiğim bir düşünce selinin sonunda hepinizi sevsem neye yarar diyorum.(kaç yazar da diyebilirdim olayı arabeskleştirmek tarzımı bozar diye yapmadım ama size itiraf etmeden de edemiycem sevgili canlarım)
bu yaza damgasını vuran şarkı ise ajda pekkandan aynen öyle.itirazı olan varsa hemen savunmamı hazırlıyorum.sokrates gibi insanım tek farkımız ben acayip boş şeyler düşünüyorum.
yıllardır da en azından farkındayım düzelicem diye kendimi avutuyorum ama hiç ümitlenmeyin,bu dünyada düzelmeye göre bir şey varda benden saklıyorsanız kalbimi kırılmış bilin.
iksir eiyksoaw
*iyki varsın elo shitym canım benim.yemin ederim bu gün bi tek sana teşekküri layık görüyorum.