27.07.2010

'hello my love, my love goodbye' diyen J. Richman lezbiyen barda yakalandı!

kafamdaki ametist taşıyla seslendiğim bir günden merhaba sevgililerim.
annemin aramızdaki gerilimleri azaltmak için bulduğu çareler volüm 1 dizisinden ve bittabiyki en sıcak günlerden birinden(annem bile benim yaradılışımın gergin olduğuna inanamıyor 27 senelik anam garibabam)
negatif enerjiyi pozitif enerjiye dönüştüren ilk ve tek taş olarak gördüğü ve inandığı ametist taşını önce saksıya gömdük 24 sonra çıkardık canlarım, bana plesibo bi neşe geldi kafama bunca zaman patates bağladığım günlere yandım.istanbuldan döner dönmez anneme yalan söylemeye kalktım asla yemedi,utancımdan yerin dibine girdim. anne bak ayakkabı ayşe almış küçük gelmiş bana verdi dedim gelir gelmez bana yalan söyleme yasemin onu ben gördüm gitmeden önce dedi, geçen sene de yalan söylediğim için tokat atmıştı yalan değil.(oo yeah aile içi şiddeti bazen seviyorum)
yine bana uykular size iyi eğlenceler sevgili dünya vatandaşları.
yazım devam etseydi bi yerinde güzel güzel başlıkla bağdaştıracaktım ama yine olmadı.bu arada rüyamda bile sbs tercihi yapmaya başladım hayırlı uğurlu olsun vatana millete simitcilik ve ekmek yapımı diye meslek lisesi bölümü yarattım,yaratıcı rüya görme kurslarıma katılabileceğiniz başka bir lokasyonda tekrar görüşmek ümidiynen.
içinizden sevgiyi ve umudu eksik etmeyin canlarım...bi gidince gelmiyor kendimden biliyorum.
şifalı taşlara yogaya inanan spordan hoşlanmayan blok
elo shity

26.07.2010

12.07.2010

bazen elo bazen shity

bill cosbynin doğum gününden hepinize merhaba sevgili elo shity dosları.
benim yüzmden değil ama büyük usta kaan sezyum yüzünden sevgi moda oldu.sevginin moda olmasına gülüyorum.inci sözlük laflarına bayılıyorum henüz hayatımda kullanımım olamadı.beni bilen bilir ingilizce what a poor girl denilecek hayatım var. türkçe meali ah zavallım.dört yanım isyan.9 saat ara vermeden çalışmamsa tamamen benim anlımda enayi yazmasıyla ilgili.belki teoman belki niçe belki zerrin özer hangisi hayatımı bu kadar etkiledi bilmiyorum ama hayatımın bir anınnda ya da ana rahminde yoruldukça kaybolur acılar ve beni öldürmeyen şey beni güçlendirir ilkelerine derinden bir inanç göstermem beni bu aralıksız soluksuz çalışmalara itmekte...
bu kadar iş yorgunluğu serzenişinden sonra yeminle benim de keyfim kaçtı...iki çocukluk anısı anlatmaktı amacım.şikayet panosuna döndü ortam.ali ergur öğretmenimin dediği gibi karnaval için emek gerekirmiş, şimdi pek inandırcı gelmedi.emek çok karnavala göre birşey yok.festival gibisin katılmak istiyorum hayat.adeta bowlie weekendersin de vize alıp gelemiyorum sana.
yaza damgasını vuran hiç anlayamadığım şarkı ise bana bu yere vize verecek kişi çok sözleriyle hande yenecek.ahaha kınalı yapıncak.deliyim daha sonra konuşalım canlarım
eksov iksoöv
pasif girl

Edikoop markette skandal!!ançuezli pizzayı çok seven adam pantalonunu çıkarıp takla atarken yakalandı

4.07.2010

tatilden çok sıkıldım diyerek kendimi kandırıyorum çaktırmayın

artık geleneksel bir bağımlılık olarak düğün derneklerdeki başarısızlıklarım konularından sıkıldığınızı biliyorum canlarım, ne yazık ki yine bir tek gelin buketi yakalayamadım.yalandan heves yapıyorum annem sevinsin diye meraba biricik cansu'nun günlüğü.(jonsa uygun soyad bulamadım afederin)
sene takriben 2005 suları ben kadıköyde yurtta kalıyorum, blue bıdı bıdı diye internet kafe var oraya gidip ödev neyim yapıyoruz cillop gibi safım.alten var gülçün var o zaman hayatımda.vay be hayatımdan kimler geçti diyorum bakınca(of duygu yüklü bir yazıya yol alıyoruz kemerlerinizi bağayın)neyse bu internet kafenin oğlu var maviş göz gotik bi çocuk hafiften, ismi atıyorum ama emrah diye hatırlıyorum emrullah da olabilir. bu çocuk bana durup durup hep sen sıdıka gibisin derdi.evde kalmış mahallenin herşeyi bilen kızı sıdıka.güzel diziydi sıdıka.sonra sarı bi kedim olsun adını samim koyucam diye düşünmeye başladım.takriben 2 sene sonra sarı kedim oldu adını samim de koydum.semra hanım o senenin en çok konuşulan insanıydı.
trt 3 şu an gerçekten kafayı yedi 'cause this is afrika' şarkısını en az 4üncü kere çeşitli görüntülerle döndürüyor.bi kanalın felsefesi hep mi aynı kalır buna da şaşırıyorum
hayat gerçeken çok zor,50 60 milyarın olmadan zaten evlenemiyosun bunu da öğrendim tuğçeden heee iyiymiş diyip susma hakkımı kullandım.ne gerek var lan ölümlü dünyada röptoşambıra.
allahtan pazartesi sendromu yaşamıycam,işe salı günü geri dönüyor olmak içime inceden bi su serper gibi yaptı ama neler olacak yaşayarak göreceğiz canlarım.
yaşamak sevmek ve öğrenmek şaka değil.
ah be ömer keçik ah be anılcım bu kadar içirmeyecektiniz beni beş dakkada görmüş geçirmiş 78 yaşlarındaki pürneşe teyze gönülkadını yasemin nine'ye dönüşüp ortamdaki dedelerle dans edesim geliyor.*

*hüzünlü bakışlarımla darladığım erkeklerden tekrar tekrar özür dilerim.

2.07.2010

beklenmeyen yaz röportajı: Şule Genç ile Kitaplarla Uyumak Üzerine

şaşkın bakışlı biri
uzun uzun süzer seni
lüle kelimesi kadar
etkili
genetik olarak
engebeli
neşeli ol şule sen
çay içelim yeşilinden

şeklindeki akrostişim

hazırlayan ve sunan: elo shity

volüm 8

konuk no 8


E.S: Sevgili dostum Şule nam-ı diğer Jul, seninle üniversite yıllarında ne zaman başladığını bilmediğim gizli edebi dostluğumuz, mektuplaşmalar birbirimize kitap göndermelerle tüm hızıyla devam etmekte, hatta ikimizin birlikte yazmış olduğu bir hikâye bile olduğu rivayet ediliyor..(tüm gerçekleri itiraf.com inceliği ile ortaya çıkarabilen blok olarak elo shity’e sevgiler)

Ne günlerden ne günlere geldik.(Hey gidi günler sizi gidi günler) Ortaklığımız balıklıkla alıklık arasında kitaplarla uyuyanlardan olmamızdan ileri geliyor diye düşünüyorum ama atıyor da olabilirim. Ben de bu vesile ile seninle kitapların hakkında bir röportaj yapmak istedim. Umarım kabul edersin. Meraba.

S.G: Meraba n’aber deyişin canlandı kulağımda : ) Meraba moni’m.

E.S :Öncelikle ne sıklıkla kitap alıyorsun? Bu senin için vazgeçilmez bir durum mu? Kimliğinin bir parçası mıdır kitap satın almak?

S.G: Hiçbir şeyim düzenli periyotlarda olmadığı kitap almam da düzenli bir periyota sahip değil.

Ama sahip olduğum tek ve son 50 liranın tümüyle kitap alıp eve yürüyerek gitmeyi rahatlıkla göze alabilen biriyim.

Bu benim için geçmişe nazaran daha vazgeçilemez bir durum. Eskiden kütüphane ile ilişkim daha yoğundu. Son zamanlarda zamanımın büyük çoğunluğunu satmış olduğum için kütüphaneye gidip gelemiyorum. Sanıyorum hem bunun etkisi ile hem de garip bir kitap mülkiyetçisi olmamın etkisi ile bu benim için oldukça vazgeçilmez.

Kimlik, mefhum olarak kafamı karıştıran bir şey ama sanırım kendimin önemli bir parçası.

Kitap satın almak, kimliğinin bir parçası mıdır sorusunu bilinçli mi sordun bilmiyorum ama tüketim enteresan bir alışkanlık ve bir tüketim nesnesi haline sokuverdiğim kitap da kimi zaman beni garip bir şekilde sakinleştirebiliyor.

E.S:Dünya üzerinde en sevdiğin kitap hangisi? Ve akabinde soracağım soru sence bunun nedeni ne olabilir?

S.G:Dünya üzerinde en sevdiğim kitap yok sanırım. Dönem dönem çok sevdiğim ya da sürekli çok sevdiğim kitaplar oluyor. Bu değişkenlik gösteriyor. Mesela bugün “Kör Baykuş” benim çok sevdiğim bir kitap.. Günlere paylaştırabiliriz, belki sevdiğim kitapları. Bilemedim..

Bir kitap seçemedim. Nedenini bilemiyorum sanırım dolayısı ile. Nedenler var belki de o dönem o kitapların seçilmesine neden olan…-Ne garip bir cümle oldu bu : ) Arada ikimiz de garip cümleler kurduğumuzun bilincinde garip cümleler kurmayı severiz sevgili moni.

E.S:Birlikte en uzun süre vakit geçirdiğin kitap hangisi?

S.G:Humm.. Bu zor bir soru.

Birlikte uzunca zaman geçirdiğim kitaplar oldu.

Sevdiğim ve bitmesini yeğlemediğim kitaplarla bu tarz bir ilişki yaşıyorum, sanırsam. O kitapla olan ilişkim ne kadar uzun olursa sanki o günüme de o kadar çok dâhil oluyor. Ya da tam aksine o kadar çok günün karmaşasından/kargaşasından beni kurtarıyor..

Bunun aksine, sırf tanık olmak istediğim kitaplarla ilişkilerimin de uzadığı oldu.

Çantamda kutsal kitapmışcasına gezdirdiğim bir kitabım olsun isterdim ama bugüne kadar böyle bir kitap olmadı. Tercih etmekten yoğun bir şekilde kaçınıyorum son zamanlarda…

E.S:Ben biliyorum yazdığını ama Elo Shity okuyucuları bilmiyordur ( huzurlarınızda gizli kalmış ve kelimeleri olan biri olarak şule genç ) çocuklar için yazdığın hikâyeleri ne zaman okuyabileceğiz? Ufukta aylaklık ve iş temposundan kalan zamanlarda bunun için bir emek harcama projesi görünecek mi?

S.G:Bu soruyu ben de kendime soruyorum aralıklarını sıklaştırarak.

Bir şeyleri toparlamak istiyorum, son yazmak ya da sonlandırmak zorlandığım şeyler. Ama beni tatmin edecek bir boyuta sokmak sonra da belki birkaç çocuk yazını ile ilgilenen yazarla mailleşmek gibi bir arzum var.

Radikal bir karar verip sadece masal yazmaya adarım belki de kendimi. Önce çok yoğun bir okumaya ama tabii ki.

E.S:Kitaplarla birlikte durmak sence bir bencillik mi yoksa hayat dururken hayatı habire kelimelerde arıyor olmak artık kelimelerden arınmış imgelerle örülmüş bir dünyaya dönüşen çağımızın ruhuna uyan bir eylem mi? (Aslında soruyu bu şekilde sormayacaktım ama böyle çıktı elimden, söyleyeceğini söyleyemeyen blok olarak elo shity)

S.G:Kitaplarla olan ilişkiyi bencillikten ayrı düşünmek çok kolay değil. İçine saklanılırken seninle saklanmacı olan bir şeye olan ilgi nasıl bencillikten uzak tutulabilir ki?

Okumak, özellikle benim tercihlerim olan şeyleri okumak çağımızla çok bağdaşlaştırılabilir bir okuma değil sanırsam. Kendim her ne kadar yetişebilen rolünü oynar gibi yapsam da tam da yetişemeyenleri, çağa uzak kalmışları okurperverim genellikle..

E.S: Bir çok soruya ustalıkla cevap vermedin, bir tek kitap ismi zikretmedin tebrik ediyorum seni bu hassasiyetinden dolayı.Ben olsam bin kere Oğuz Atay en az onsekiz kere de Perec demiştim.O da benim görgüsüzlüğüm olarak tarihe geçerdi.

S.G:Röportaj için sevindirik oldum, moni. Bu günlerde biri benimle röportaj yapsa diyordum. Bir şeyi istemek ve gerçekleştiğini görmek oldukça mutlandıraç. Mutlandıraç bir arkadaşa sahip olmaksa bunun dozajını oldukça artıraç…

Sevginin kitap aşkının mezura ile evi ölçmenin bloğu.

ELO SHITY

1.07.2010

tutuğu plastik mavi şey ne olduğu belli olmayan yaşar alptekin ciddi konuştu:'kendi tarzımı islami bale olarak nitelendiriyorum'

tembel insanın yaratıcı olduğuna olan inancım gün be gün eriyorken.

elo shity'e az yazıyor olmam sevginin gücüne olan inancımın azaldığını göstermiyor.lütfen yanlış anlaşılma olmasın dostlar.final bölümüme daha en az 19 sezon var,dünyanın en uzun süren dizisiyle yarışmak amacım.başıma ender bi biçimde komiklik geliyor olması da doktora öğrencisi arkadaşım çok ciddiyetli insan mine ile takılmamla ilgili olabilir.ha mine çok iyi kız orası ayrı.bi kaç spor salonu gezdik dün mineyle ben birindeki cosmopolitanın içindeki ilişkilerle ilgili korkunç yazıyı okuma isteğim yüzünden(çünkü okurken yarım kaldı) orası daha iyiydi oraya yazılalım dedim hemencik kabul etti mine.zaten mineleri severim,çocukluk arkadaşım pörtlek gözlü mine olsun mine sübiler olsun mine koşan olsun hepsi iyi insan.cosmopolitan okuma isteğimi önce kadının doğası ile bağdaştırıp akabinde yok yea öğrenilmiş çaresizlik büsbütün diyince mine bi rahatladı,bu aralar tam bi alışveriş yapıp cosmopolitan okumaktan başka işi olmayan kız gibi davranışlar sergileyesim olduğuna inanası gelmedi minenin.Hemen kentsel dönüşüm ve mekansal ayrışma gibi laflar etti kafamı toparlamak adına.Her eve lazım böyle arkadaş.Tabi bu merveyi gizemi ayşegülü ve istanbuldaki adını saymakta şu an güçlük çekeceğim tüm dostlarımı aşırı özlediğim gerçeğini değiştirmiyor.
Yollarda öğrenciler ve velilerle karşılaşınca yasemin hanımla yasemin hoca arasında bi kafada selamlar veriyorum.beni öyle bi anda yakalarsanız bilin ki o ben değilim.ben bende değilim meçhullerdeyim.
Sevgiye inanan blok
elo shity