6.10.2009

elo shity hasretle beklenen şahane röportajı sunmaktan onur duyar!! : 'pınar kahraman ile kardeşik üzerine'


bir elo shity klasiği:

arkadaşları yakından tanıma ve tanıtma performansları
volum: 5
konuk no:5

E.S: Sevgili en iyi kalpli arkadaşım pınar kahraman seninle çok uzun zamandır ertelediğimiz röportajı yapmak istiyorum izin verirsen. Sen benim ‘memuriyet’ konulu sorularımı cevaplamayınca uzadı gitti bu süreç. Sonra da ben biraz depresyona girdim bir türlü hazır olamadım röportaj kafasına her neyse şimdi iyiyim yeniden karşındayım seçtiğimiz yeni konu ve sorularla.. sormaya başlıyorum izninle:

P.K: Helo elo shity. Öncelikle diğer röportaj konusundaki kayıtsızlığım için özür dilemek isterim. O sıralarda yeteri kadar sınava ve mülakata giriyordum zaten, bir de üstüne senin KPSS benzeri soruların gelince samimiyetine güvenerek cevaplamadım. İyi ki de öyle olmuş, bu konuyu daha çok sevdim. (asıl ben özür dilerim niniş may aprişieyt)


E.S:Pınarcığım ben biliyorum ama elo shity okuyucularından bazıları bilmiyordur öncelikle kaç kardeşsiniz buradan başlayalım istersen?


P.K: Biz 3 kız kardeşiz. En büyüğümüz Servet Ece (çoğu kişi bu ilk ismi bilmez), ben ortanca bir de küçüğümüz Elif var. Yaşlar sırasıyla 27, 24 ve 22.

E.S:Merak ettiğim bir diğer şey ise kardeşler aranızda oluşturduğunuz daha doğrusu kahraman ailesinin kullandığı şu meşhur jargonunuz bunu sormak istiyorum sana nasıl oluştu bu jargon bize kısaca anlatır mısın?

P.K:Aslında bu jargonları yaratan annem. Nasıl sevindiğimizde ‘oley’, üzüldüğümüzde ‘tüh’ deriz ama bu kelimelerin kökenini bilmeyiz, Kahramanca da böyle bişey. Mesela ‘kinem’ kelimesini anlatayım. Bu eskiden annemle babam arasında kullanılırdı. Sigara içmeye giderken ‘hadi kinem yapalım’ derlerdi. Bazen birbirlerine de ‘kinem’ diye hitap ederlerdi. Zamanla biz de kaptık bu sözcüğü ve şu anda kendi aramızda kullanıyoruz. Nunu, apperim de benzer kelimeler. Bunun haricinde bir de üçümüzün küçüklükten beri kendi aramızda kimse anlamasın diye türettiğimiz kelimeler var. Bunları burda söylemiyim şimdi, yeri gelince duyarsınız zaten.

E.S:Tabii ki soracağım bir diğer soru ortanca çocuk olmak nasıl bir duygu? Zorlukları neler?

P.K: Çok güzel bir soru.Eğer uygun olursa bu sorunun cevabı olarak zamanında bir siteye yazdığım sitem dolu ailenin ortanca çocuğu olmak konulu yorumlarımı aktarayım: Ailenin çocuklar arasında 'büyükten küçüğe' ya da 'küçükten büyüğe' gibi sıralamalara kalkıştıkları zaman hiçbir zaman 'birinci' olamayan evlat. Eğer konusu geçen ortanca çocuk 3 kız çocuklu bir ailenin ortancasıysa, çok büyük görev ve sorumluluklarla doğmus demektir. Çünkü 1. çocuk olan abla ilk evlat ve ilk kız evlat olduğundan üstüne fazlasıyla titrenir, dışarıdaki hayatın vahşi yanları düşünülerek kendisine birçok kısıtlama getirilir. Farkına varılmadan ürkek, çekingen ve 'kısıtlamanın getirdiği özgürlüğe' sığınmış bir çocuk yetişir. Bunu gören ortanca çocuk da ailenin bu tutumuna maruz kalmamak için başına buyruk ama yaptığı herşeyin de arkasında durarak ebeveynlere farklı bir bakış açısı kazandırır(hayata ve çocuk büyütmeye karşı). Ebeveynler, ilk çocukta yarattıkları hasarlar sonucu oluşmus hatalarla ve ortancanın getirdigi yeniliklere uyum sağlamakla uğraşırken küçük çocuk kendi kendine büyüyüverir. Bu yüzden bu kız kardesler uçlemesinde en çok kendi ayakları üzerinde duran ve rahat dönemler geçiren, kısacası en karlı çıkan çocuk en küçük olandır.

Bunun haricinde tabi ki her zaman “o büyüktür, ona alalım”; ya da “o küçüktür önce onunki olsun” gibi sıralamalarda es geçilmek de var.
Tüm bunlara rağmen severim ortancalığı, bunu da ekleyeyim.


E.S:Benim hiç kardeşim olmadı kardeş kavgaları genelde ne gibi sebeplerden çıkıyor uzun süre küs kalır mısınız siz kardeşlerinle?

P.K:Kardeş kavgaları genelde samimiyetten doğar bence. Kaybetme korkusu olmadığından çok rahat ağzınıza geleni söylersiniz ve sonuçlar gerçekten de bir arkadaşla edeceğiniz benzer kavgadan daha az hasarlı olur. Biz genelde eleştiri niteliği taşıyan kavgalar ederiz. Birbirimizin hoşuna gitmeyen hareketleri üzerine doğar tartışmalarımız. Ama bir tane kavgamız var ki Elif’le ettiğimiz, 6 ay konuşmamıştık. Sebep, pilavdı. Şimdi gülerek anarız o günlerimizi.

E.S:En iyi tarafı ne peki çok kardeş olmanın? Ben hep bir ağbim bir ablam bir küçük erkek kardeşim bir küçük kız kardeşim olsun isterdim ama arkadaş grubumuzun tek tek çocuğu benim. Bana ve okuyucularımıza kardeşliğin nasıl bir duygu olduğunu anlatır mısın?(bilmeyenler için)
P.K:Senin tarif ettiğin gibi bir kardeş grubu var mı bilmem, ama gerçekten güzelmiş düşüncesi. Çocuklarımız öyle olur artık ( beraber büyüyücekler ya).
Kardeşlik bence seyyar arkadaşlık gibi bir bakıma. Her tatile, bayram gezmesine, sıkıcı misafir ziyaretlerine yanınızda gelen 2 tane en yakın arkadaşınız var gibi bizimkisi. Hayatınızla ve hayatınızdaki kişilerle ilgili tüm ayrıntıları bilen kişiler. Bir de kardeşlikte saf sevgi var, herhangi bir çıkar ya da daha önceden de belirttiğim gibi kaybetme korkusu olmadığından, birbirinize karşı tüm duygularınızı saflıkla ve içtenlikle dile getirirsiniz. Bu da apayrı bir güven doğurur.
Bizim ev için geçerli olan herkesin 3 tane gardrobu olması durumunu da unutmayalım tabiy.

E.S: Peki üç kardeş yaşadınız en komik olay ya da macerayı bizimle paylaşabilir misin?(kendin seç komik olaya da muacera)

P.K: Hm. (Burda gerçekten ara verdim, düşünücem biraz, çünkü çok fazla.)
Hah. Çoğunuz duymuştur belki, ama yine de anlatayım.

KANO (konuları sadece yazarken değil konuşurken de başlıklı anlatan nadir insan olarak pınar)
Bundan 3-4 sene önce, ailecek Antalya taraflarında bir tatil köyünde tatile gitmiştik. Her zamanki gibi annem güneşleniyor, babam sosyal aktivitelere katılıyor, biz de o 1 haftaya civarda yapabileceğimiz herşeyi sığdırmaya çalışıyorduk. Bunlardan biri de kanoydu. Şimdi bildiğiniz gibi kanolar genelde 2 kişiliktir. Fakat ordaki kanolara 3 kişi de binilebiliyordu. Ama maceracı ve cesur Elif kardeşimiz ısrarla tek başına binmek istedi, üstelik can yeleği takmadan. Kabul ettik ve açıldık denize. Ablamla ben önde, Elif de arkamızdan geliyor. Beceriksizliğimizden midir dalgaların kuvvetinden mi bilemedim, deniz bizi bir anda akıntıya doğru sürüklemeye başladı. Kendimizi denizin içinden çıkmış ağaçlıklı, otlu, börtülü böcekli bir bölgede buluverdik. Çığlık çığlığaydık. Tatil köyü noktacık kadar uzakta kalmıştı ve kimse sesimizi duyamazdı. Elifin can yeleği de olmadığından en çok o panik halindeydi. Sonunda bir yolunu bulduk ve Elif’i bizim kanoya atlatmayı başardık. Sonra görev dağılımı yaptık. Elif ile ablam kanoyu o bölgeden çıkarmaya çalışacaktı, ben de dualar eşliğinde diğer boş kanoyu tutacaktım. Biz ıssız deryalarda cebelleşirken, babam da voleybol oynuyordu ve meğersem bizi göz ucuyla hep takip ediyormuş. Halimizi görünce cankurtaran ekibiyle beraber bir tekneye atlayıp bizi kurtarmışlardı.
Çok komik değil hikayem, hatta bence ürkütücü. Hala hatırlar ve ürpeririz
...( korku dolu bi hikayeydi elifin asiliği ise gerçekten yürekleri hoplattı:))

(pınarcığım gerçekten çok keyifli bi röportajdı, daha nicelerine şekerim şek id up!!)

İmza
Elo Shity



3 yorum:

+ dedi ki...

LALE

huzur dedi ki...

alşdfşdf pınar ile türkiyenin ilk başbakanı olamamak üzerine, bir ziraat bankası memuru olarak pınar gibi temaları da bekliyoruz

mine sübiler dedi ki...

biliyordum ailenizin süper olduğunu ya!
küçük kadınlar.